İsa Aleyhisselam bir ağacın altında dua eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayaklarının sakat olduğunu anladı. İki gözü görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu:
“ Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabb’im! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!…”
Hz. İsa kötürüm adama yaklaştı:
“ Yürüyemiyorsun, gözlerin görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor? Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte, bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?”
Kapalı gözlerle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam dedi ki:
“ Efendi! Allah bana öyle bir kalp vermiş ki, o kalple O’nu
tanıyorum. Öyle bir dil vermiş ki, o dille O’na şükrediyorum. Halbuki, dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki, kalbinde O’nu tanıma sevinci, dilinde O’na şükretme mutluluğu yoktur. Ama gel gör ki, topal, kör ve bedeninde hastalıklar bulunan bu kötürüm adama Rabb’im bu sevgiyi ihsan eylemiş, bu nimetin farkına varma tefekkürünü nasip eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor, ‘Nice zenginlere vermediği nimeti bana veren Rabb’im! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!’ diye teşekkürden kendimi alamıyorum.”
Kafa gözü kapalı olsa da kalp gözü açık olan bu adama yaklaşan İsa Aleyhisselam:
“ Ver şu elini öyleyse!” diyerek elinde tutar, eğilerek görmeyen gözlerinden öper. İsa Peygamberin dudaklarının değdiği gözler anında açılır. Karşısındakinin İsa Aleyhisselam olduğunu görünce heyecanlanan adam:
“ Sen şu ölüleri dirilten, hastalara şifa bahşeden mucizelerin sahibi peygamber değil misin?” der.
İsa Peygamber “ Belli olmuyor mu?” deyince, “ Gözlerimden belli oluyor da, ayaklarımdan henüz belli değil” der kötürüm adam.
Tebessüm eden Hz. İsa, “ Sen hele bir ayağa kalkmayı dene!” deyince, silkinen adam dimdik ayağa kalkar.
Ayakları üzerine dikilebildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur:
“ Ey Allah’ın nebisi, sendeki bu mucizelerde O’ndan değil mi? Öyleyse izin ver de geç kalmayayım, O’na şükredeyim.”
Bunu dedikten sonra hemen başını secdeye koyar ve der ki:
“Rabb’im! Seni tanıyan bir kalple, şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken, şimdi gören bir çift gözle, yürüyen iki de ayak lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl şükretmem gerekiyor bu eşsiz nimetler karşısında?”(İLLA EDEP SY:57,58,59)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder